HOME | DD

themaelstorm — Meet the Dwarf
Published: 2011-11-01 01:16:45 +0000 UTC; Views: 327; Favourites: 1; Downloads: 0
Redirect to original
Description Meet the Dwarf
Calim çölünde bir başka gün. Dolanmak için iyi kötü bir yer. İnce kumaştan daha kalın giyinmek için de öyle. Fakat bu gerçekler cüceyi durdurmuşa benzemiyordu. Ağır zırhlar içinde, her adımı ağırlığıyla dizine kadar kuma girerek ilerleyen cüce, bir yandan homurdanıyordu. Gerçi haline bakılırsa rahatsızlıktan ziyade alışkanlıktan dolayıydı bu. Zırhında cüce gezginlerinin tanrısı olan Marthammor Duin'in sembolünü taşıyordu, kemerinde de ince işlemeleri özel olduğunu belli eden bir balta sallanıyordu.
Hemen önünde Hexblade ve Sorceress yürüyordu. Üçü de aceleyle hareket ediyorlardı. Neden sonra cüce sesli bir şekilde homurdandı:
-"Neden uçarak gitmiyoruz anlamıyorum ki.."
-"Dedik ya ejderha büyü yaptı diye, biraz dinlesene hayret birşey.." diye cevapladı Sorceress
-Teleportu engelliyo dediniz, e uçmak teleport mu yani? Sana hayret birşey asıl!
-Ya bak şimdi. Orada abjurationlı bi büyü var. Onun böyle… şimdi şeyapınca… Öff işte şimdi anlatsam da anlamicaksın, basmaz ki o cüce kafan büyüden, hıh!
-Aman sanki senin çok basıyo, bi kitabın bile yok büyücüyüm diye geziyosun!
-Bak cüce, biraz insanlık öğrensen diyorum. Kafaya iceberg yemek iyi geliyomuş ne dersin?
Hexblade elini kaldırarak ikisini böldü: "Geldik." Diğer eliyle ileriyi işaret etti. Hexblade'in parmağını takip eden Sorceress, yerdeki tiefling cesedini gördü. Cüce çantasından hazırlamış olduğu kristali çıkararak yanına gitti. Bunu defalarca yapmıştı ama bu sefer içinde kötü bir his vardı. Fazla mı ileri gitmişlerdi? Yerde yatan arkadaşına baktı ve değeceğine karar verdi.
Cüce ritüeli gerçekleştirirken Hexblade ve Sorcererss sessizce beklediler. Sonunda alışık oldukları parlamayı gördüler. Tiefling cücenin yardımıyla ayağa kalktı, beraber arkadaşlarının yanına yürümeye başladılar. Tiefling Hexblade'e doğru koşup sarıldı.
Ve birden hepsi aynı şeyi hissettiler. Ne olduğunu bilmiyorlardı ama o kadar yoğun ve güçlü bir varlık hissiydi ki, hepsi endişe içinde birbirlerine bakmaya başladılar. Hexblade kılıcına davranırken kalakaldı. Tiefling de farklı görünmüyordu. Tek hareket edebilenler Sorceress ve cüceydi. Karşılarında beliren figürü gördüklerinde, diğer ikisinin donup kalmasına sebep olan korkunun kaynağını gördüler: Bir Inevitable.
Çarklardan, pistonlardan ve metal parçalardan oluşan, dört metre boyunda bir insan figürüydü karşılarındaki.
"Uyarıldın, Thomas Goraxe ve cezalandırıldın. Hapisinden kaçtın ve şimdi tekrar dikkatimizi çektin. Bu sefer hapsedilmekle kurtulamayacaksın."
"Arkadaşımı kurtarmam gerekiyordu, anlıyor musun? Elbette hayır. Çünkü Mechanus'un soğuk uzayında kurduğunuz kurallar arasında duygu kalmamış sizin. Hani ilk seferinde sizin gerçekten büyük bir düzene hizmet ettiğinizi düşündüğüm için teslim olmuştum. Ama anladım ki sadece kendi saplantılarınızın peşindesiniz. Bu sefer beni savaşmadan alamayacaksın!"
Bu sözle birlikte iki figür birbirlerine girdiler. Eloise arkadaşına yardım etmek için bir büyü hazırladı ve Inevitable'a yolladı. Ancak büyü ona ulaşamadan bir kalkana çarptı: Her iki savaşçıyı da çerçeveleyen, savaşı sadece ikisinin arasında tutan bir kalkan.
Devasa figür ölümlü silahlarına benzemeyen, bir çeşit çark ve piston karmaşası olan silahı kaldırdı ve cücenin üstüne doğru indirdi. Cüce içgüdüsel olarak yana çekildi. Silah yerde küçük bir krater açtı. Eloise yerin sarsıldığını hissetti. Rakibi silahını kaldırmadan harekete geçen cüce, baltasını savurdu. Bir çok canlıyı öldürecek güçteki bu hamle, rakibini sadece sarstı. Cüce ikinci darbesini geçirirken, kalkanıyla rakibinin yumruğunu engelledi. İkisi de hafifçe gerileyerek tekrar yerlerini aldılar. İçeriği anlaşılmayan bir mırıldanmanın ardından, Inevitable'ın önce gözleri parladı, daha sonra silahındaki çarklar harekete geçmeye başladı. Silahını cüceye doğru şiddetle indirirken, silah gittikçe büyüyerek cücenin kaçabileceği tüm alanı kapsadı. Karşılık olarak cüce de bir mırıldanmayla kutsal sembolüne dokundu ve bir an kayboldu. Sonraki an, rakibinin arkasındaydı. "Duin adına!" diye haykırdı ve rakibi boşa giden güçlü hamleyle dengesini kaybetmişken baltasını sırtına geçirdi. Inevitable, maceracıların acı olduğunu tahmin ettikleri bir sesle "haykırdı". Metalin metale sürtünmesini andıran bu gürültünün ardından cüceye dönen dev, birden cücenin yanında belirdi ve yumruğunu gafil avlanan cücenin suratının ortasına indirdi. Suratı kanlar içinde kalan cüce gerileyip silkindi. Birden, iki düşman bir dansa başladılar. Sürekli kayboluyor, tekrar ortaya çıkıyor ve birbirlerini avlamaya çalışıyorlardı. Dakikalarca irili ufaklı darbelerle birbirlerini yaralamalarından sonra Inevitable rakibini boynundan yakaladı ve birden önlerinde açılan geçide fırlatıp kendi de içeri girdi. Cücenin dostları yetişemeden geçit kapandı.
Birbirlerine baktılar. Aralarındaki telepatik bağdan dolayı hayatta olduğunu ve savaştığını anlayabiliyorlardı (uygun miktarda küfür ve homurdanma vardı) ama denedikleri hiç bir büyü yerini bulmalarını sağlayamadı. Sonraki adımlarını düşünecekken bir portal açıldı ve içinden kavga halindeki ikili fırladı. Kavganın silahları arasına yumruklar da girmişti. Baltası yere savrulan cüce, hısmının karnına etrafındakilerin bile hissettiği bir yumruk geçirdi. Inevitable'ın garip silahını tutan eli ters taraftaydı ama yumruğun karşılığını cüceyi bir kaç metre fırlatan bir tekmeyle verdi. Baltasını alan cüce rakibine koştu ve birden arada beliren geçide girdi, geçidi açmış gibi görünen inevitable da peşinden içeri atladı.
Eloise ve Eldarduil pek çok rakiple karşılaşmışlar ve çoğunu alt etmişlerdi ama şu an tek yapabildikleri çaresizce izlemekti. Inevitable dostlarına üstün gelirse, onun için geri dönüş olmayacağını biliyorlardı. Tekrar birbirlerine baktılar, tek tesellileri zihinlerinde devam eden homurtulardı.
Derken… hepsi kesildi. Acı dolu bir çığlık, homurtuları bastırdı. Şimdi zihinleri boştu. Ne cüceden bir ses vardı, ne kendileri birşey düşünebiliyorlardı. Sessizlik iki dostun etrafını sardı.
Eloise'in elleri titriyordu, Eldar'a sarıldı. Eldar memnuniyetle karşılık verdi, Eloise'in gözünden süzülen yaşları görmesini istemiyordu. O güne kadar cüceye defalarca çıkışmışlardı, hemen hepsi şakayla karışık da olsa, zihinsel bağı kontrol etmesini, homurtularını duymak istemediklerini, biraz insanlık öğrenmesi gerektiğini söylemişlerdi. Şimdi ikisinin de tek duymak istediği şey cücenin homurtularıydı. Ama hiç ses yok. Hiç bir lanet olası ses yoktu. Ölüm, muvaffak olmuştu. Sıranın kendilerinde olduğunu biliyorlardı ama artık önemi yokmuş gibi geliyordu. Önlerinde bir geçit kapısı belirirken, sessizce izlediler.
Ta ki içeriden çıkanı görene kadar. Kanlar içindeydi, alnının sağ tarafının tamamını kaplayan ve sağ gözünün üstünden dudağına kadar inen bir yara onu bir canavar gibi gösteriyordu, sakalları yanmış ve kopan deri parçalarıyla beraber vücudunu terketmişti. Ama Thomas hayattaydı. Dostlarını gördü, elini kaldırdı ve devrildi.
Dakikalar içinde Io tapınağına biri cansız, öbürü cansızlığa bir adım ötede, ikisi perişan dört kişi girdi.
O günden sonra inevitable'lar peşlerini bıraktılar. Cüce asla o günden bahsetmedi. Yüzündeki yara asla iyileşmedi. Cücenin anlamadığıysa, dostlarının bir daha homurtularına laf etmemesiydi.
Related content
Comments: 0